CHP’li Suat Özçağdaş: İstanbul diğer illeri cesaretlendirecektir
18 mins read

CHP’li Suat Özçağdaş: İstanbul diğer illeri cesaretlendirecektir

ANKARA – Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 4-5 Kasım’da gerçekleşecek kurultayı öncesinde yarışı kimin göğüsleyeceğine dair tahmin yürütmek zor. Önemli bir dönemeç olan İstanbul Kongresi’ni değişimcilerin desteklediği aday Özgür Çelik’in kazanması, rüzgarın yönünü değişimciler lehine çevirse de sonuca dair konuşmak için henüz erken. Her iki kanat da kurultay günü gelip çatana kadar ve hatta kurultay günü geldiğinde son ana kadar çalışmalarını, temaslarını sürdürecek.

CHP İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş, bu çalışmaların merkezinde olan ama kamuoyunda çok fazla görünür olmayan bir isim. Gençlik örgütlerinden başlayarak 30 yıldır CHP’de pek çok kademede siyaset yapan, örgütte yetişen isimlerden biri olan Özçağdaş, değişimin hemen gerçekleşmesini isteyenlerden. CHP Genel Başkan adayı Özgür Özel’in tutum belgesinde kalem oynatan, Özel’in adaylık çalışmalarına katkı sunan Özçağdaş’a göre CHP’de herkes değişim istiyor, ayrışma değişimin ne zaman ve kimin öncülüğünde gerçekleşeceği sorusunda başlıyor.

Özçağdaş’a göre CHP’de bir an önce değişim isteyenlerin sayısında gözle görülür bir artış var ve İstanbul Kongresi’nin sonucu diğer illeri cesaretlendirecek.

Gazete Duvar Ankara muhabiri Ceren Bayar ve CHP İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş.

Özçağdaş’ın CHP’deki yapısal sorunlardan ihtiyaç duyulan tüzük değişikliklerine, politik konumlanışından yaklaşan kurultayın olası sonuçlarına kadar sorularımıza yanıtları şöyle oldu:

‘EN KÖTÜ AN KAZANACAĞINIZI ZANNEDİP KAYBETTİĞİNİZ ANDIR’

Seçimden sonra başta CHP seçmeni olmak üzere bir bütün muhalefet seçmeninde umutsuzluk ve siyasetten uzaklaşma hali baş gösterdi. Sonrasında CHP’de açığa çıkan tartışmaların bu umutsuzluğu büyüttüğü yorumları yapıldı. Bu yorumlara katılır mısınız?

Önce ne yaşadığımızı tahlil etmemiz lazım. Cumhuriyet’in temel kazanımlarına saldıran, ülkeyi mafyalaşmış, çeteleşmiş bir organize suç örgütü yapılanmasına destek veren bir şekilde yöneten 21 yıllık bir iktidar var. Referandumdan başlayarak buna itirazı olan toplum kesimleri bir araya geldi, tepkisini burada örgütledi. Akabinde bunu yerel seçimlere yansıttı. O yerel seçimlerden sonra da biz, ‘bu iş olacak, geliyor gelmekte olan’ dedik. Dolayısıyla 2019’dan 2023’e kadar, 4 yıl boyunca kitleleri iktidarın değişeceğine hazırladığımız bir süreci tarihi bir yenilgiyle kapattık. Bunun yarattığı büyük hayal kırıklığı seçmenimizin ciddi bir travma yaşamasına neden oldu. Çünkü en kötü an kazanacağınızı zannedip kaybettiğiniz andır. Önceki seçimlerden farkı budur.

‘PARTİ YÖNETİMİNİN HERHANGİ BİR SEÇİM YENİLGİSİ GİBİ AKTARMASI SEÇMENİN BAĞINI ZAYIFLATTI’

Bunun akabinde parti yönetiminin uzunca bir süre bunu analiz eden, bunu gören bir yerden konuşmaması, aksine ‘Kazanamadık ama kaybetmedik de’ diyerek bu kaybı herhangi bir seçim yenilgisi gibi aktarıyor olması, seçmenin Cumhuriyet Halk Partisi ile olan bağını daha da zayıflattı.

‘BUGÜN TARTIŞMAYACAKSAK NE ZAMAN TARTIŞACAĞIZ?’

Doğal olarak parti içinde de bir tartışma süreci başladı. Evet, şimdiye kadar yürütülen tartışmalar daha dikkatli yapılmalıydı. Ama benim baktığım yer şurası; bugün tartışmayacaksak ne zaman tartışacağız? Cumhuriyet Halk Partisi’nin artık şunu konuşması gerekiyor: Ben neden en uygun koşullarda dahi seçimi kazanamıyorum ve ne yaparsam kazanabilirim? O yüzden tartışmanın olmasını çok doğru bir iş olarak görüyorum.

‘HERKES DEĞİŞİM İSTİYOR, TARTIŞMA DEĞİŞİMİN NE ZAMAN OLMASI GEREKTİĞİ KONUSUNDA’

Seçimden sonra yapılan açıklamalara baktığımızda Genel Merkez yönetimi de CHP için değişimin şart olduğunu söylüyor. Ayrışma nerede başlıyor?

Genel Başkanımızdan sade üyemize kadar, bir günlük üyemize kadar herkes bir takım yanlışlar olduğunu ve partinin değişim göstermesi gerektiğini söylüyor. Tartışma şurada; bu değişimi bir an önce mi başlatalım yoksa yerel seçimlerden sonraya mı bırakalım? Sayın Genel Başkan’ın öncülüğünde mi yapalım yoksa başka bir yapılanmayla mı devam edelim?

CHP’DE NE DEĞİŞMELİ?

Örgütün içinden gelen, yapısal bütün sorunların sonuçlarını sahada deneyimleyen bir siyasetçisiniz. CHP’de ne değişmeli?

Cumhuriyet Halk Partisi’nin üye tabanının Türkiye’deki yaş, cinsiyet, memleket, meslek, inanç gruplarının, etnik grupların tam olarak yansıması olması gerektiğini düşünüyorum. Burada sıkıntımız var. Örneğin yaşlı ve cinsiyet olarak erkeklerin çok daha fazla olduğu bir örgüt yapımız var. Bir örgütün üye yapısı toplumu aynı oranda yansıtmadığı takdirde siz sadece belli gruplara propaganda yapabilirsiniz.

Örgütlenme açısından baktığımızda; ilçe, il ve genel merkez örgütlenmesinin Siyasi Partiler Kanunu çerçevesinde doğru olduğunu ama bunun yeterli olmadığını düşünüyorum. Örneğin 50 binlik, 100 binlik mahallelerimiz var. Buraların sadece bir kişiyle değil, oralara da kongreler yapılarak, yönetimler kurularak yönetilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Ayrıca partimizin karar alma süreçlerinin tabana yayılması, tabandan başlayarak ne düşünüldüğünün sorulması ve sonra bir politika oluşturulması gerektiğini düşünüyorum.

Aday belirleme süreçlerimizin ön seçimle ve mümkün olan en büyük toplumsal taban üzerinden yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum.

‘TÜZÜK KURULTAYI EN AZ BİR HAFTA SÜRMELİ, İŞLERİ -MIŞ GİBİ YAPAMAYIZ’

Bunların yöntemi ne olacak peki? Örneğin politika belirleme süreçlerine bir bütün CHP örgütleri nasıl katılacak?

Bir örnek üzerinden anlatalım: Cumhuriyet Halk Partisi tüzüğünü değiştirmek istiyoruz.

Bununla ilgili genel merkezde kurulmuş bir komisyon var. İnsanlardan görüş istendiği söyleniyor. “Görüşlerinizi bize yazın” deniyor. Bu yöntemi yeterli bulmuyorum. Bunlar 1-2 satır yazarak olacak işler değil. Tüzüğün ana maddelerini çeşitli tartışma noktaları da vererek ilçelerimizde, mahallelerimizde tartıştırmalıyız. Mahallelerde başlamalı, ilçelerde, illerde devam etmeliyiz. Bölgenin sivil toplum kuruluşları, muhtarları, örgütlü olmayan kamu görevlileri, örneğin akademisyenler, öğretmenler de katılabilmeli. Sonra Genel Merkez’de büyük bir heyet gerçekten ciddi bir emek vererek bütün bunları toparlamalı. Karar vermemeli. Tartışma notları ve noktaları çıkarmalı. Sonra tüm bu notlar en az bir hafta sürecek tüzük kurultayında tartışılmalı ve tüzük oluşturulmalı. Bazı konuları günlerce konuşmalıyız ve ondan sonra oluşturduğumuz tüzüğü de uygulatmayı başarmalıyız. İşleri -mış gibi yapamayız.

‘TÜZÜK KURULTAYI YEREL SEÇİMLERDEN SONRA HAKKINI VEREREK YAPILMALI’

Genel Merkez tüzük kurultayı için 25-26 Kasım tarihini işaret etti. Tariflediğiniz tüzük çalışmasının bu tarihlerde yapılması mümkün gözükmüyor. Sizin öngördüğünüz tüzük kurultayı tarihi ne zaman?

Genel Merkez’in belirttiği tarihte tüzük kurultayı yapılabileceğini düşünmüyorum. 4-5 Kasım’da yeni yönetim seçilecek, genel merkez yöneticileri seçilecek. Bunların hukuksal süreci var. Mazbatalar alınacak, Parti meclisi toplanacak. Bir hafta, 10 gün bu ilk işler için geçecek. 10 gün sonra tüzük kurultayı toplayacaksınız. Yasal olarak çağrı yapmak bile çok kolay değil. Dolayısıyla ben o tarihte bir tüzük kurultayı toplanmasını beklemiyorum, sağlıklı da bulunuyorum. Çünkü bir işi yapmış olmak için yapmamamız gerekiyor. Mümkünse yerel seçimlerden sonra hakkını vererek yapılması gerektiğini düşünüyorum.

‘BİZİM YERİMİZDE BAŞKA BİR PARTİ OLSAYDI ÇOKTAN TARİHE KARIŞMIŞTI’

CHP yönetimine en ağır eleştiriler örgütlerden geliyor; dışlandıklarını, kararların merkezden alındığını söylüyorlar. Örgütlerden gelen bu eleştiriler hakkında ne söylersiniz?

Cumhuriyet Halk Partisi örgütü, dünyanın en cefakar örgütüdür. Bir dönem kapatılmış olmasına, çok büyük bedeller ödemiş olmasına, 10 yıllardır iktidar olmamış olmasına, uzun yıllardır ihmal edilmiş olmasına rağmen örgütümüz dimdik ayaktadır. Bizim yerimizde başka bir parti olsaydı çoktan tarihe karışmıştı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluş ideolojisine ve önderine olan inançla bağlı, cumhuriyete, bu ülkenin demokrasisine sadık milyonlar var. Sosyolojik bir gerçeklik bu. Cumhuriyet Halk Partisi örgütünün bir tarafı daha var; Dünya görüşü olan, dünyaya bir okumayla bakan, aklı fikri olan, çok net siyasal önermeler sunan insanlar. Ve biz çok uzun yıllardır örgütlerin siyasal üretim süreçlerinden yararlanamıyoruz. Örneğin örgütlerimize hiç şöyle sormuyoruz; “Siz geçmişte Avrupa Birliği süreciyle ilgili ne düşünüyorsunuz?”, “Anayasa değişikliği ilgili ne düşünüyorsunuz?”, “Helalleşme süreci ile ilgili ne düşünüyorsunuz?” Hepsinin düşünceleri var.

‘EN KÖTÜ ÖN SEÇİM BİRKAÇ KİŞİNİN KARAR VERMESİNDEN İYİDİR’

Son dönemlerde “örgüt yapımız buna çok müsait değil” denilerek ön seçimden vazgeçilmiş olması da çok üzücü. Demokratik katılım süreçlerini tamamen göz ardı edilmiş olması, bir dönem kongre dahi yapılmayarak yaşanmış olması; örgütü gerçekten yoran, kıran bir süreç olmuş oldu. En kötü ön seçim birkaç kişinin karar vermesinden iyidir.

‘SAĞ SAĞDIR, SOL DA SOLDUR’

Değişimin gerekli olduğunu düşündüğünüz temel başlıkları sıraladınız ve sol bir parti yapılanması tariflediniz. CHP’nin sağa kaydığı yorumlarına katılır mısınız? CHP’nin politik konumlanışı sizce nasıl olmalı?

Türkiye’de müthiş bir siyasal söylemle -bunu geçmişte partimizdeki en yetkili kişilerden de duyduk- sağ – sol ayrımının kalmadığına dair bir kabul üretildi. Ben buna katılmıyorum. Sağ sağdır, sol da soldur. Milyarlarca insanın bir bardak temiz su bulamadığı, sağlıklı beslenme imkanlarından yoksun olduğu bir gezegende sağ – sol ayrımı vardır ve onun üzerinden siyaset kurulmadır. Dünyaya nereden baktığınızla ilgili bir konudur.

Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin sol, sosyal demokrat bir parti olması gerektiğini düşünüyorum. Ama partinin en yetkili kişileri, “Artık dünyada da sağ – sol ayrımı kalmadı. Bunlar bir önceki yüzyılın kavramlarıdır” dediğinde Cumhuriyet Halk Partisi sağa kayıyor eleştirileri doğal olarak yapılacaktır.

İkincisi, Cumhuriyet Halk Partisi tamamıyla kendisinin sağındaki partilerle ittifak yapıyor. Bu partilerin doğal olarak konuşma tonları, politikaları sağ politikalar. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi, ittifak sürecinde günlük söylemini, “Aman Altılı Masa’daki ortaklarımızı ürkütmeyelim, seçime kadar bir arıza çıkmasın” duygusuyla yönettiği için kendi gerçek tepkilerini her zaman ortaya koyma şansına sahip olamadı.

‘ÖZGÜR ÖZEL TEMSİL ETTİĞİ FİKRE İNANIYOR, ORTAK HEYECANI YANSITIYOR’

CHP Genel Başkan adayı Özgür Özel’in açıkladığı tutum belgesine katkı sundunuz. Neden Özgür Özel?

Genel başkan adayları bir fikriyatı temsil etmeli, onu yansıtmalıdırlar. Anlattıklarına inanmalı, değiştirme yönünde heyecanları olmalı. Ben Özgür Bey’de bu inancı ve heyecanı görüyorum.

Özgür Bey, bizim uzun yıllardır grup başkanvekilliğimizi yapmış bir siyasetçi. Grup Başkanvekilleri her gün kamuoyunun gözü önünde olan siyasetçiler. Dolayısıyla neredeyse her gün test ettiğimiz, her gün performansını gördüğümüz bir siyasetçi. Birçokları da hemfikir olacaktır; çalışkanlığı, partililiği, parti sırrı tutabilme özelliği, yeniyi arama özelliği, toplum kesimlerini iyi duyma, onları iyi özümsememe yansıtma özelliği son derece güçlü olan bir siyasetçi. Toplumla organik bağları da olan bir siyasetçi. Gerek Soma’da, gerek hapishanelerdeki çalışmalarında gerek emekle ilgili konularda toplumun ihtiyaç duyduğu noktalara temas etmiş bir siyasetçi.

Bütün bunlar bir genel başkanda aranan ve gerekli olan özellikler. Ama asıl gerekli özellik bir fikri temsil ediyor olması. O tutum belgesinin yanında duran birçok arkadaşımızın; milletvekillerimizin, belediye başkanlarımızın, il başkanlarımızın, ilçe başkanlarımızın, partililerimizin ortak heyecanını, tutkusunu yansıtabiliyor olması lazım. O nedenle genel başkan adayı olarak önerilmiş bir siyasetçi Özgür Özel.

”BİR AN EVVEL DEĞİŞİM OLSUN’ DİYENLER ARTIYOR’

Kurultay sürecinde -yaygın tanımlamayla- ‘değişimciler’ ve ‘genel merkezciler’ grupları oluştu. İl kongreleri devam ediyor. Tablo nasıl? Hangi grup kazanmaya daha yakın?

Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki değişim tartışmalarının ana öznesi seçmenler. Sokağa çıkıldığında, seçmene, “Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu haliyle devam etmesini istiyor musunuz?” diye sorulsa 100 kişiden 3 kişi bile “Çok iyi gidiyorsunuz, böyle devam edin” demez. Demek ki talep aslında seçmenin talebi. Toplumda da bulunan bu talebin gün geçtikçe örgütlerde çok daha fazla duyulduğunu görüyorum. Şu anda “bir an evvel değişim olsun” diyenlerde artış olduğunu düşünüyorum.

‘GENEL BAŞKANIMIZ BİZİM İÇİN TARTIŞILMAZ BİR İSİM AMA DEĞİŞİM TALEBİNE KULAKLARIMIZI AÇMALIYIZ’

Şunu da eklemek isterim; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı bizim için çok önemlidir. Atatürk’ten bu yana yedinci genel başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu, tarihi bir kişiliktir. Sayın Kılıçdaroğlu görevini tamamladığında -ama bu kurultayda ama bundan sonraki kurultayda- bizim partimizin kıymetlisi olarak, birinci derecede saygıya layık bir siyasal figür olarak yaşamına devam edecek. Onu korumak, emeğine saygı duymak, tarihsel süreç içerisinde doğru yere oturtmak bizim için çok kıymetli. Ama toplumun “hemen şimdi değişim yapmalısınız” talebi var. Buna da hepimizin kulaklarımızı açması gerektiğini düşünüyorum.

‘İSTANBUL DİĞER İLLERİ CESARETLENDİRECEKTİR’

Değişim isteyenlerde artış olduğunu düşündüğünüzü söylediniz. Bu artışta İstanbul kongresini değişimcilerin kazanmasının etkisi var mı? İstanbul’u alan CHP’yi alır mı?

250’ye yakın delegenin olduğu bir ilde kuşkusuz farklı yönde tercihler kullanacak olan arkadaşlarımız olacaktır. Ama İstanbul’un ana gövdesinin Cumhuriyet Halk Partisi’nde bir değişim olması yönünde tavır koyacağını düşünüyorum.

Ülkemizde neredeyse İstanbul’la iletişimi, ilişkisi olmayan hiçbir il yok. Doğal olarak herkesin gözü de İstanbul’un üzerinde. İstanbul’un bu yönde bir irade koymuş olması bu yönde düşünen ama tam kestiremeyen örgütlerimizin de tercihlerine katkı yapacaktır, onları cesaretlendirecektir diye düşünüyorum. O yüzden İstanbul’un sonuçları kurultay açısından belirleyici sonuçlardan biri olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir